Orhan Pamuk'un -biraz geç olsa da- son okuduğum kitabı İstanbul'du. Hatta açık konuşmak gerekirse ilk bitirebildiğim kitabı da diyebilirim. Resimli kitaplara hala ilgim var anlaşılan.
Yeni hayat kitabını çok büyük bir hevesle kütüphanede elime almıştım 2 ay önce ve sabırsızlanarak daha çıkar çıkmaz, yolda okumaya başlamıştım. Ancak o dönem sık yaşadığım düğün öncesi stresten midir bilmem ama bana yoğun anlatımı ve karamsar havasıyla biraz boğucu gelmişti. Ben de kendimi çok sıkmayarak yarım bırakmıştım, umarım tekrar okurum.Kara kitap ise -çok sevmiş olmama rağmen- yine kütüphane kitabı olduğu için Bursa'ya giderken Ankara'da bırakmak zorunda kaldım. En severek okuduğum Cevdet bey ve oğulları ise bir ödev projesine kurban gitti ve soğuk bir makina elemanları kitabı alabilmek için üniversite kütüphanesinde iade edildi (bizim okulda kütüphaneden aynı anda sadece 2 kitap alma hakkı veriyorlar, bence öğrenci haklarına aykırı).
Şu an evde yapacak bir işim olmaması ve okulumun da olmaması kitabı bitirmemde öncelikli nedenler belki ama siyah-beyaz İstanbul resimlerinin çekiciliği, İstanbul yazarları hakkındaki bilgilerin çeşitliliği (yerli ve yabancı) ve eğlenceli bir şekilde anlatılan çocukluk anılarıyla beni kendine bağladı diyebilirim. Her ne kadar fakirleşen ülkeden, köhne sokaklardan sıkça bahsetse de bende kötümserlik tadı bırakmadı, ancak şehrin hüzünlü havasını biraz içime çektirdi. Yıllar önce geldiğim İstanbul'da neden sebepsiz yere zaman zaman ağladığımı biraz olsun anlattı bana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
limonun posası