17.9.10

Doğal Sabunlar

El yapımı olan her şeye karşı bir zaafım var. El yapımı bardakları paşabahçede ilk gördüğümde almak için karşı konulmaz bir istek duymuştum ancak beni paramın olmaması engellemişti, ama evlenince evime mutlaka bu bardaklardan alacağım demiştim (inşallah yakın zamanda alırım). 

Daha sonra arkadaşlarımla çıktığım uludağ yolunda ilk teleferikten inince ikinci teleferiği beklerken bir dükkana girdik, orada gördüğüm sunta üzerine yakılarak çizilmiş manzaralar beni can evimden vurdular. Bende yakın zamanda gideceğimizi düşündüğüm, nişanlımın yeni evli arkadaşının evine harika bir hediye olur dedim ve yukarıdaki Ortaköy'ü almaya karar verdim. Ancak beni bu şekilde kandıran zaafım bana biraz daha baskı yaparak bu senin evine, kütüphaneye ne kadar yakışır dedi ve ben de onu doğrulayıp, "evet ona da başka hediye alırım" dedim. O arkadaşına hala gidemedik zaten.

El yapımı, benim için çok önemli olan bir diğer ürün ise doğal sabunlar. Bu sabunları alışveriş merkezlerinin ortasına kurulan stantlarda görmüştüm ilk kez sadece kokusu bile beni yolumdan döndürmüştü, ama o gün almamıştım. Daha sonra arkadaşlarımla birlikte gittiğimizde bu kez onların ilgisini çekmişti, nedeni ise kurtulunamayan siyah noktalar. Satıcı kız onlara domates&fesleğen önermişti denemeleri için de 20g almalarını söyledi. Sıra bana gelince bana baktı ve ihtiyacımın olmadığını söyledi, bende sırf o sabunlardan almak için (o günlerde ya sorunum yoktu ya da aklıma gelmemişti) kardeşim içim dedim ve bende 20 g aldım. (Böyle zamanlarda kardeş sevgisi işe yarıyormuş). Ankara'ya götürdüğümde kardeşim kullandı ve çok beğendiğini gerçekten işe yaradığını söyleyince bende arada bir kullandım, siyah nokta tedavisi için bir şey diyemem ama cildi yumuşattığı kesindi.
 
Bir sene sonra aynı alışveriş merkezine nişanlımla sinemaya gitmek için tekrar gittim ve yine sabunları görünce dayanamayıp almak istedim ve bu seferde nişanlımın siyah noktalarını bahane ettim. Domates ve fesleğen kalmadığı için zeytin meyvesi aldım ve yine onun saçlarının çok zayıf olduğunu söyleyip bir de maydanoz&ısırgan aldım. Evlendikten sonra bende kullandım ikisi de cildi çok yumuşak yapıyor ve maydanoz&ısırgan saçlara parlaklık veriyor. İlk defa, aldığım bir ürünün bu kadar çabuk etki gösterdiğine tanık oldum. 

Bunların yanında selülit, çatlaklar, mantar gibi sorunlar için de sabunlar mevcut. Bu sabunları yapan firma katı parfümler, banyo sütleri, masaj yağları gibi ürünlerin de olduğunu sitelerini inceleyince fark ettim.



16.9.10

İstanbul

Orhan Pamuk'un -biraz geç olsa da- son okuduğum kitabı İstanbul'du. Hatta açık konuşmak gerekirse ilk bitirebildiğim kitabı da diyebilirim. Resimli kitaplara hala ilgim var anlaşılan.


Yeni hayat kitabını çok büyük bir hevesle kütüphanede elime almıştım 2 ay önce ve sabırsızlanarak daha çıkar çıkmaz, yolda okumaya başlamıştım. Ancak o dönem sık yaşadığım düğün öncesi stresten midir bilmem ama bana yoğun anlatımı ve karamsar havasıyla biraz boğucu gelmişti. Ben de kendimi çok sıkmayarak yarım bırakmıştım, umarım tekrar okurum.Kara kitap ise -çok sevmiş olmama rağmen- yine kütüphane kitabı olduğu için Bursa'ya giderken Ankara'da bırakmak zorunda kaldım. En severek okuduğum Cevdet bey ve oğulları ise bir ödev projesine kurban gitti ve soğuk bir makina elemanları kitabı alabilmek için üniversite kütüphanesinde iade edildi (bizim okulda kütüphaneden aynı anda sadece 2 kitap alma hakkı veriyorlar, bence öğrenci haklarına aykırı).
Şu an evde yapacak bir işim olmaması ve okulumun da olmaması kitabı bitirmemde öncelikli nedenler belki ama siyah-beyaz İstanbul resimlerinin çekiciliği, İstanbul yazarları hakkındaki bilgilerin çeşitliliği (yerli ve yabancı) ve eğlenceli bir şekilde anlatılan çocukluk anılarıyla beni kendine bağladı diyebilirim. Her ne kadar fakirleşen ülkeden, köhne sokaklardan sıkça bahsetse de bende kötümserlik tadı bırakmadı, ancak şehrin hüzünlü havasını biraz içime çektirdi. Yıllar önce geldiğim İstanbul'da neden sebepsiz yere zaman zaman ağladığımı biraz olsun anlattı bana.